CHİRON ve BESMELE ‘’BİLGİNİN; VARLIĞIN EVRENSEL DÖNGÜSÜNDEKİ YERİ’’
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
“Bismillâhirrahmânirrahîm; Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla”
İsm-i rahmandır; miftah-ı âlem!
Her hayra onunla; başlanır ancak!
Rahimsiz her işin; bil sonu elem!
Hayırlı netice; onunla ancak! (Bünyamin Demircan)
“Bütün ilâhî kitapların anahtarı Besmele-i şerîfe’dir.” (Münâvî)
“Bismillah, Allah’ın isimlerinden bir isimdir. Bununla Allah’ın en büyük ismi arasındaki yakınlık, gözün beyazıyla siyahı arasındaki yakınlık gibidir.” (Hakim, Beyhaki)
KISSA: Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ‘Miraç gecesi bütün cennetler bana gösterildi. Cennette dört nehir gördüm. Biri; su, biri; süt, biri; cennet şarabı ve biri de bal nehri idi. Cebrail (a.s.)’e: ‘’Bu nehirler nereden gelip nereye dökülür?’’ diye sordum. Cebrail (a.s.): “Kevser havuzuna dökülüyor. Ancak nereden geldiğini bilmiyorum. Allah’a dua et, sana bildirir yahut gösterir’’ dedi.
Resulüllah (s.a.v.) Rabbine dua etti. Bir melek gelip Peygamber (a.s.)’e selam verdi ve ‘’Ey Muhammed! Gözlerini kapat!’’ dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) devam ederek şöyle buyurdu: Gözlerimi kapattım, sonra o melek: ‘’Gözlerini aç!’’ deyince açtım kendimi bir ağaç altında buldum. Orada kapısı kırmızı altın, kendisi beyaz inciden büyük bir kubbe gördüm. Dünyadaki insan ve cinlerin hepsi bu kubbe üzerine konulsa, bir dağ üzerine oturmuş bir kuş gibi kalırdı.
Nehirlerin bu kubbenin altından aktığını gördüm. Dönmek isteyince melek bana: ‘Neden o kubbeye girmiyorsun?’ dedi. ‘’Nasıl gireyim, kapısı kilitli ve bende anahtarı yok?’’ dedim. Melek: ‘’O kapının anahtarı ‘Bismillahirrahmanirrahim’ dir’’ dedi. Kilidi tutup, ‘’Bismillahirrahmanirrahim’’ deyince kilit açıldı. Kubbeye girdim. O dört nehrin, kubbenin dört direğinden aktığını gördüm. Dört direk üzerinde de ‘’Bismillahirrahmanirrahim’’ yazılı idi. Öyle ki; su nehrinin ‘Bismi’nin ‘mim’ harfinden, süt nehrinin ‘Allah’ın ‘he’ sinden, cennet şarabının ‘Rahman’ın ‘mim’inden ve bal nehrinin de ‘Rahim’in ‘mim’ inden çıktığını gördüm. Anladım ki, dört nehrin aslı, Besmele-i Şerifedendir. O esnada Allah (c.c.) buyurdu ki; ‘’Ey Muhammed! Ümmetinden her kim kalbi riyadan halis bir şekilde, beni bu isimlerle zikreder, ‘Bismillahirrahmanirrahim’ derse, o kimseyi bu nehirlerden sularım’’.
Chiron’un semboliğinin anahtar olduğunu astroloji ilmi ile ilgilenen her kişi bilir. Bana göre Chiron ”Miftah-ul Alem” dir. Yani alt alem ve üst alemin tek geçiş izinli olan elemanı olduğundan (Yörüngesi belirsizdir Chiron’un. Bir zaman Jüpiter-Satürn yörüngesinde hareket ederken, bir süre de Satürn-Uranüs arasında seyrine devam eder) her iki sınırlı ve sınırsız alemlerde gezebildiğinden (Bir Chiron Hikayesi yazımı okumuş olanlar bilir, Chiron için Hızır Aleyhisselam ile bağlantılı olduğunu düşündüğüme dair yazmıştım) alemsel geçişlerde lazım olan bilginin, şifanın, hastalığın, zararın, hiddetin, duanın v.s. her iki geçişte de kişisel, ülkesel, olaysal her etkileşim adına kullanıma ve hak edişe bağlı etkisini taşıyıcı olarak düşünülebilir, daha doğrusu geçişe izin veren kapının bekçisi, görevlisi, asistanı gibidir. Sonuçta her bir gök cismi kendisine verilen görevi yerine getirmekle sorumlu değil midir? Küçük alem olan insan gibi… Chiron’un bir haritadaki etkileri, bilgelik, şifacılık, eksiklik hissi, yara ve acının bitmez gibi göründüğü yer, savaş sanatı v.s. Chiron’un mitolojisini okuduğunuzda ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Bir hadisi şerifte “Besmele ile başlanmayan her işte bereketsizlik olur.” buyuruluyor. (İbn-i Mâce) Yani Chiron etkisinde olan her şey için Besmele hayatımızda elzemdir. Alemler arası geçişte bize denk gelecek olanın negatifine maruz kalmak istemiyorsak ‘’Besmele’’ ile hareket etmeliyiz. İnancınız olsun veya olmasın, evren kuantsaldır ve frekanslar, titreşimler, atomlar, en küçük birim olan sicimler her şey titreşim, rezonans, frekans, dönme kanunuyla kaimdir. Bu sebepten Besmelenin kendine has titreşimi emin olun inanmayan için de koruyucu olacaktır.
Merkür alt bilgi, Uranüs üst bilgi, Chiron ise o bilgilerin geçişinde asiste edicidir. Bu formülü tüm oktavsal betimleme yapılan gezegenler için kullanabilirsiniz. Venüs-Neptün, Mars-Plüto gibi… Ancak Jüpiter ve Satürn için durum farklıdır. Merkür-Venüs-Mars için olgunlaşma, gelişme aşamaları kişisel bazda söz konusu iken, Jüpiter ve Satürn’de artık toplumsal yansıma devreye girer. Bu durum gelişim aşamasında kiminde sırayla kendini gösterir, bazen de kaos hakim bir horoskop sahibinde karmaşık seyir söz konusudur. Lakin süreç dahilinde her kaosun düzen, her düzeninde kaos olduğu varsayımıyla yine de kendi karmaşık düzeninde sistemini kişi İlahi destekle kuracaktır. O ilahi desteği kendi zekası, arkadaş veya bir diğeri olarak görse de öz de yaratıcının o kişi için aracı kıldığı sebepler asıl olandır. İşte bu düzen, süreç, gelişim aşamasında Chiron’u bir nevi getir-götürücü gibi yazdıysam da aslında gelişmiş olan bireyin (bu küçük-büyük-yaşlı-genç fark etmez) bir üst kulvara geçişinde kapıda ki görevli, üst bilinci hazım edici bölge, alt bilinci üst bilinçle hemhal edici kaynaştırıcı bölge gibidir. Bir nevi matematikteki ”evrensel küme” formülasyonuna benzer bir işlevi vardır.
Jüpiter-Satürn bilginin, bilincin, tümsel varlığın ilkellikten, hamlıktan olgunluk evresine geçiş aşamasında etkindir. Satürn’ün sınırlayıcı, zamansal kavramda tıkayıcı halleri, edinimlerin sağlamlaşması, yıkılmaz bir yapı oluşturması içindir. Jüpiter de bilirsiniz ki genişletir, büyütür. Her bir edinim bu bolluk, genişlik, büyüklükte Satürn’le sınanmadan sağlamlığı onanmadan diğer bir boyuta geçişe pek tabii ki izin verilmeyecektir. Kimi üst bilinç sahipleri aslında sadece edinimde sağlam bir tez sahibi olup bir diğer evreye geçiyor olsa da, ruh bütünlüğünde ilahi olanla özümseme sağlayamadığı için bir seyredip geri döner. (Bu kısım daha çok tasavvufi alem bilgisine girdiğinden kafanızı karıştırmadan, bir değinip çıkıyorum) Vel haslı Chiron ”Miftahül Alem” olma sebebi işte o evrensel boyut geçişini bilinçli veya bilinçsiz hak eden bireyin rehberi olması sebebi iledir. Ancak bu ilham olarak gelen ancak zaten kişiye nasip olarak belirlenmiş olan ilmin kullanımında negatif ve pozitif değerlere dikkat etmek gerekmektedir.
Beşer olana nasip olan hiçbir bilgi saf haliyle kalmaz. Bilmediğimiz bir şekilde her zaman negatif ve pozitif varlıkların etkileri devrede olacağından (kaynak her şeyde tektir, yaratıcı Allah’tır, ancak kaynaktan çıktıktan sonra bir şeylerin saf haliyle kalması zaten yaratılış gayesine aykırı olduğundan ari olan için her zaman dikkatli olmak gerekmektedir) Bu sebeptendir ki nasip edilmiş bilgi alemlerin frekansında sembolik lisanda anahtar görevi gören ‘’Bismillahirrahmanırrrahim’’ ayetini telaffuz etmek gerekir. Korumaya almak, negatif kaynağı temizlemek için bu elzemdir. Besmele ile başlanmalıdır her işe, her söze, her icraate… Çünkü karanlık ve aydınlık, ying-yang hep var olacaktır. Beşerin yapması gereken bize sunulandan dikkatle, özenle temiz olanı ayıklayıp almaktır. İblisi olana yem olmamaktır.
Gerçek anlamda ”Miftah-ul Gayb” bilinmeyenin anahtarı eline verilmiş kişi, alt aleme yayılmış bilginin ötesine geçmiş, üst alemden bizzat beslenmiştir. Bunu hak etmek ben şunu gördüm, bana bu bilgi aktı, görüyorum öyleyse bana tabii olun tarzında hal ve hareketlerle (açıktan söylemese de her bir sözü aslında buna dem vurur) olmaz, olamaz… Rabbine teslim olmayan, evrenin sahibine hakkıyla varmayan ”Burası Çok Önemli” Geliş-geçiş esnasında alt aleme yayılan kısmi bilgiden nasiplenme şansı olanın aldığı bir kaç gaybi değil ama yine de bir çok kişi tarafından bilinmediğinden gaybi faraziyetinde olan bu bilgilerdir. Üst geçiş sırasında Chiron’un yörüngeler arası geçişinde kapılar açılır ve bilgi evrensel olarak yayılır, tabii izin ölçüsünde. İşte bazı bilgiler o geçiş esnasında alt aleme zerre misali dağılır ki, Allah bazı kullarına o bilgiyi ermezse de nasip eder, çünkü Dünya’ya o bilgi gereklidir. Genelde zaman önemli değildir bu bilgilerin yayılışında, bir zaman biri ile o bilgiler anlatılır, ledün-i olarak o kişiler ilham aldığını zanneder, kimisi de alır, elbet doğrusunu Rabbimiz bilir, ancak zaten o kişinin Allah ilham kanalını açmıştır ki, o bilgi şahsa nasip olmuştur. İşte bir zaman A kişisinden, bir zaman Z kişisinden farklı zaman ve mekanlarda aynı bilgiler farklı anlayışlarla tekrarlanabilir. Bu esnada kişi oldum, eriyorum zannıyla, kendinde bir farklılık olduğu yanılsamasıyla kimi kendini, kimi horoskopunun vaadince toplumları, kimileri kitleleri peşinden sürükleyebilir, farkında olarak veya olmayarak zaman zaman da aldatıcı, nemalanıcı olabilir maalesef. Çünkü böyleleri sınır ötesi alemlerden gelen kaynakların etkilerine maruz kalmış olduklarından büyüleyici, etkileyici bir enerji yayabilirler, kimisi de acaip gelebilir, insanlar sırf merak için peşine takılabilir. Hepsi yanlıştır veya doğrudur demek mümkün değildir. Ancak hatta benim sizlere yazmış olduğum bu bilgilerden dahi dikkat ederek, seçerek faydalanmalısınız, faydalanmalıyız.
Asıl gaybi bilgiye sahip olan ”ERENLER” o bilgiyi ben şunu gördüm diye hiç bir AVAM’a anlatmaz… O erenler ki ”Ulül-Elbab”, ”Arif’i Billah” olmuş, hiçliği tatmış, varlığa varmış, İKAN’a ermiş kişilerdir. Kimisi açık, kimisi bilinmezdir. Bilinen ve bilinmeyen de komuta edici olan Rablerinden bilinçli veya bilinçsiz görevlerince hareket ederler. Rabbim duasında Hak üzere İlm-ü Ledün sahibi olmak isteyenler İkan’a ermeyi lütfetsin İnşallah. (Şu acize de) Hiç değilse gerçek ikana ermişlerle hasbihal nasip etsin, varsa kitlelerine dahiliyetimiz, Hak olan dahilinde olsun İnşallah.
Zihnim el verdiğince,, Rabbim izin verdiğince sizlere Besmele ve Chiron bağlantısını, Chiron’un etkilerini az çok anlatmaya çalıştım. Umulur ki faydalı olsun, her birimiz adına bundan sonra daha dikkatle bilgileri ve bilgiyi alacağımız kaynağı seçelim. Yaralarımıza merhem arayalım, eksiklerimizi görelim, bilgeliğe, olgunluğa, üst akla erelim. Küfrü, karanlığı, tercih eden, küfürü ‘’Hak’’, karanlığı ‘’Aydınlık’’ gibi gösteren, bu hal üzere hayatını devam ettiren, küfrün savunuculuğunu yapanların dostları ise şeytan ve şeytanlaşmış insanlardır. “Onları nurdan alıp karanlıklara götürür.” (Bakara: 257) Bu sebeptendir ki kişi kendi iyiliği için böylelerinden uzak durmalıdır.
Şeyh Ahmet’el-Beveni “Letaif’ül-İşarat” adlı eserinde şöyle diyor; ‘‘Vücut (varlık) ağacı “Bismillahirrahmanirrahim” den dal salmıştır. Bütün alemler hem hülasa hem de tafsil itibariyle bununla kaimdir. Bu sebeple kim besmeleyi çok zikrederse, hem ulvi hem de süfli alemdekilere karşı heybetle rızıklandırılır.’’ Ve “Meşru işlerin her hangisi olursa olsun, Besmele-i şerife ile başlanmazsa nasipsiz, güdük (hayrı kesik) olur.” (Münâvî) der Resulullah bir hadisi şerifte, eksik kalmamak, ve güdülmek istemiyorsak Besmele dilimize mihenk taşı olmalıdır.
Birkaç astrolojik tiyo; Chiron’un Satürn ötesi gezegenlerle açıları, Kişisellerle açılarına çok dikkat edin, ama özellikle hem kişisel bir gezegene hem de Satürn ötesi bir gezegene açısı varsa bu kişiler geçiş bilgilerinden ilham alabilecek kişilerdir. Özellikle bir gezegen sınırı aşan dediğimiz (OUT OF BOUNDS PLANET) gezegen ise o çok etkilidir. Güneş’in Gün dönümleri zamanlarında geldiği yuvarlak en yüksek declinasyon derecesi 23° 27 dk’ya geldiği zamanlar Güneş’in en tepe noktaya ulaştığı zamanlardır. Güneş’in gelebileceği bu en yüksek tepe noktası declinasyon derecesini her hangi bir gezegen aşıyorsa o gezegene sınırı aşan gezegen denir. Yani Chiron ve Satürn’den sonraki gezegenler, özellikle Uranüs, Neptün ve sınırı aşan bir kişisel gezegenle bağlantısı varsa bu kişilerin ledüni ilham kaynakları daha çok açık demektir. Ve pek tabii nasibi varsa bu kişiler üst bilince de varabilecek yeteneklere sahip olabilirler. Ancak yukarıda bahsettiğimiz Ulül-Elbab, Arif’i Billah olmak, İKAN’a ermek için saidlerden olmak, Rabbin istediği gibi yaşamak gerekir. Nasip ola İnşallah. Hepimiz, vatanımız en güzele, en yüceye Rabbimize emanet olalım, huzurla, saygıyla, selam olsun cümlenize.
2013
YONCA BAZ OLAMAZ @muneccimemyonca (astroyonca)
Whatsapp İletişim: 0532 159 8623
astroyonca@gmail.com
+ There are no comments
Add yours